`

Yeşil Mühimmat: Kapsam, Üretim ve Çevresel Yönetim

Günümüzde yeşil mühimmat kavramı, geleneksel kurşun içermeyen cephanenin ötesine geçerek kara atış sistemleri, havan topları ve roket–füze sistemlerini de kapsayacak şekilde genişlemektedir. Yeşil mühimmat; çevre ve insan sağlığına zararlı kimyasal maddeleri (kurşun, antimon, baryum vb.) azaltmayı, iyileştirilmiş yakıt ve patlayıcı formülasyonları kullanmayı ve atık yönetimini odağa alan bir anlayıştır. Bu çerçevede yeşil mühimmat sadece kurşun içermeyen küçük çaplı cephaneden ibaret olmayıp, roket, füze ve havan mühimmatları için de “daha az toksik, daha çevre dostu” malzeme ve kimyasallar geliştirilmesini içerir.

Yeşil mühimmatta kullanılacak patlayıcılar ve iticiler arasında son yıllarda ağır metal yerine alternatif oksitleyiciler, biyodestekli bağlayıcılar ve yenilenebilir kaynaklı kompozitler öne çıkmaktadır. 1990’ların ortalarında ABD Ordusu bünyesinde başlatılan “Green Bullet” (Yeşil Mermi) programı ile küçük kalibre cephanelerdeki kurşun–primer kombinasyonları temizlenmeye çalışılmıştır. Örneğin 1999’dan itibaren 5.56×45 mm NATO mermilerinde kurşun dolgulu çekirdek yerine sertleştirilmiş tungsten ve çelik bileşimli konik bir nüve kullanılmaya başlandı. Ayrıca, nitrik esterlere alternatif olarak hidrojen peroksit (H₂O₂) gibi oksitleyiciler kullanımı incelenmiş; H₂O₂’nin patlaması sonucu yalnızca su (H₂O) ve oksijen (O₂) açığa çıkararak çevresel kirletici bırakmadığı vurgulanmıştır. Roket yakıtlarında ise amonyum dinitramid (ADN) veya biyolojik çözünebilen polimer bağlayıcı gibi daha az toksik bileşen arayışları sürmektedir. Atış sistemlerinde yoğun metal kullanımına karşı, dolgu veya mermi çekirdeklerinde ağır metaller (kurşun, kadmiyum, cıva) yerine tungsten, bakır alaşımları veya biyo-çözünür polimerler tercih edilmektedir.


Yeşil Üretim Süreçleri ve Çevresel Yönetim

Savunma sanayiinde yeşil üretim uygulamaları, hammadde seçiminden atık yönetimine kadar tüm üretim zincirini içerir. Mühimmat imalatında enerji tüketimi, soğutma teknikleri, atık su arıtımı ve katı atık yönetimi kritik unsurlardır. Çalışmalarda alüminyum ve çeliğin üretiminde büyük miktarda enerji gerektiği vurgulanmaktadır; bu nedenle ikame ve geri dönüşüm stratejileri önemlidir. FOI raporunda, mermi gövdeleri için alüminyum işlenmesinde %70’e yakın artık oluştuğu belirtilerek, üretim başında daha uygun şekil veya malzeme kullanarak artıkların azaltılabileceği vurgulanmıştır. Geri dönüşüm uygulanabilir malzemelerin tekrar işlenmesi hem çevresel etkiyi hem de üretim maliyetlerini düşürmektedir.

Enerji verimliliği açısından, birçok cephane fabrikası yenilenebilir enerji ve yüksek verimli ekipman yatırımları yapmaktadır. Örneğin ABD’deki McAlester ve Iowa cephanelik tesisleri, binalarda jeotermal ve fotovoltaik (güneş enerjisi) sistemler kurarak ısıtma–soğutmada fosil yakıt kullanımını azaltmıştır.

Su kullanımında ise proses sularının kapalı devre kullanımı ve atıksu arıtma sistemleri öne çıkar. Örneğin patlayıcı kalıntısı içeren bezler, düşük pH’daki yıkama tanklarında maddeyi nötralize edecek biçimde yıkanmakta ve atık su biyolojik arıtma tesislerinde işlenerek patlayıcı kalıntıları parçalanmaktadır. Fabrikalarda katı atıklar, metal hurdalar ve tehlikeli kimyasallar sınıflandırılarak yetkili bertaraf firmalarına güvenli şekilde transfer edilmektedir. Katı atıklardan geri dönüştürülebilir metaller ve plastikler ayrılırken, solvent benzeri tehlikeli atıklar lisanslı tesislerde imha edilmektedir. Atık üretiminin azaltılması amacıyla Entegre Yönetim Sistemleri (ISO 14001 vb.), çevresel etki değerlendirmeleri, enerji verimli ekipmanlar ve temiz üretim teknolojileri benimsenmektedir.


NATO Ülkelerinde Uygulamalar ve Örnekler

NATO üyesi ülkeler yeşil mühimmat teknolojilerine farklı şekillerde odaklanmıştır. ABD’de en bilinen örnek 5.56 mm M855A1 mermisidir. Bu mühimmatta temel değişiklik, bakır kaplı çelik çekirdek yerine tungsten/çelik alaşımdan yapılmış çekirdeğin kullanılmasıdır. Bu mühimmat, halihazırdaki SS109/M855 ile aynı STANAG 4172 standardına göre üretilmiş; performansta gerileme olmadan alan penetrasyonunu artırmıştır. M855A1’in üretimi için yapılan yaşam döngüsü değerlendirmesinde, yanma gazı emisyonlarının (CO₂, H₂O, N₂) konvansiyonel mühimmatla hemen hemen aynı olduğu, içindeki antimon vb. emisyonların minimuma indiği belirtilmiştir. Marine Corps ve diğer kuvvetlerde eğitim için de tungsten temelli versiyonlar geliştirilmiştir.

Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri de benzer adımlar atmıştır. Alman bir firma tarafından üretilen 5.56×45 mm DM11A1 mühimmatı, çekirdeği sertleştirilmiş çelik ve kurşun alaşımlı iki parçadan (çift nüve) oluşan, tamamen kaplanmış (encapsulated) bir çekirdeğe sahiptir. Bu tasarım, klasik SS109/M855 formunda olup kurşun miktarını azaltacak şekilde kalıp teknolojisiyle üretilmiş; ayrıca kurşun içermeyen SinTOX kapsül kullanarak atış esnasında kirletici kurşun buharını da önemli ölçüde düşürmüştür. Benzer biçimde 7.62×51 mm DM111A2 mühimmatı da tam metal kaplı (TMJ) çekirdekte kurşun bulundurmasına rağmen çekirdeğin tamamen kapsüllenmesiyle atış sahası emisyonları azaltılmıştır.

NAMMO (Norveç) gibi diğer NATO üreticileri de kurşunsuz barut ve dolgu projeleri üzerinde çalışmaktadır. Örneğin Nammo 2004’ten beri 5.56 mm Ball Non-Toxic 4 ve 7.62 mm BNT-9 High Performance gibi mermileri geliştirmiş, Norveç–Finlandiya ve NATO için kalite güvencesiyle üretmiştir. Nammo ayrıca REACH kapsamında 2018’de kurşunun “Çok Yüksek Kaygı Uyandıran Madde” olarak ilan edilmesine dikkat çekerek, kurşunu ortadan kaldırma yönünde öncü olduğunu belirtmiştir. AB Komisyonu, 2025 sonrası sivil alanda kurşun fişek kullanımını sınırlamayı planlamakta; savunma sanayii de bu kısıtlamalara uyum sağlama aşamasındadır.

Başarım–infilak performansı açısından yeşil mühimmatlar geleneksel muadilleriyle örtüşmelidir. Nammo’nun atış testleri, 7.62 mm BNT-9 yüksek nüveli kurşunlu mermisinin bir zırhlı kamyon modelinde M80 çelik nüveli mermiden yalnızca birkaç santimetre az sapma ile aynı delik çapını oluşturduğunu göstermiştir. Benzer şekilde ABD Ordusu testlerinde tungsten mermiler, kurşun mermilere eşdeğer tahribat ve menzil tutarlılığı sunmuştur. Bu da kullanıcı tarafında performansta görünür fark olmadan çevresel fayda sağlandığı anlamına gelmektedir.

ABD Deniz Piyadeleri yeşil gündem kapsamında biyo-yakıtlı araçlar denemiş, karbondioksit salınımında anlamlı azalma sağlamıştır. İsveç, JAS 39 Gripen uçaklarında biyoyakıt-karışımlı test uçuşları yapmış; performans kaybı olmamıştır. Teknoloji ajansları, polimer esaslı çözünebilir plastik kovan projeleri ve sudaki alüminyum toz yakıtları gibi yenilikçi teknolojiler üzerinde çalışmaktadır. NATO’nun Akıllı Enerji Programı kapsamında ise saha üslerinde güneş panelleri ve batarya sistemleri devreye sokularak lojistik yakıt yükü azaltılmaktadır. Avrupa cephaneliklerinde ömür uzatma (life-extension) ve çevreci yenileme çalışmalarında yeniden kullanıma uygun tasarım (DfD) kavramı benimsenmektedir.


Çevresel Etki Analizi

Yeşil mühimmatın en önemli motivasyonlarından biri, ortamda biriken ağır metal yükünü önlemektir. Geleneksel cephaneliklerde yüzbinlerce atış sonucunda bomba patlaması benzeri etkiyle düşen kurşun kırıntıları, toprağa kalıcı kurşun yükü bırakır. Araştırmalara göre menzil topraklarındaki kurşunun yarılanma ömrü ~700 yıl düzeyindedir ve biyolojik bozunma olmadan toprakta varlığını sürdürür. Hava ve su yollarıyla taşınan bu kurşun; atmosfere yayılarak çevreye yayılmakta, yağmur suyu ile çözünerek yeraltı sularına sızma eğilimindedir. Örneğin antimon içerikli çekirdekli mermilerden kaynaklanan atış yeri toprak örneklerinde Pb, Sb, Cu ve Zn birikimine rastlanmış; yeraltı suyunda ise antimonun, kurşuna göre çok daha hızlı hareket ettiği tespit edilmiştir. Antimon ve kurşun gibi metaller biyolojik sistemde kolay emilir; kuşlardan insanlara taşınan gıda zincirine girerek sağlık açısından ciddi riskler barındırır.

Söz konusu toksik yük, insan sağlığı üzerinde de doğrudan etkilidir. Kapalı atış poligonlarında ince kurşun tozlarının solunması atıcıların kan kurşun seviyelerini yükseltmekte; pek çok çalışmada atıcılarda CDC/NIOSH güvenlik sınırlarının üzerinde değerler saptanmıştır. Bu durum, kurşun maruziyeti ile nörolojik hasar ve kronik hastalık riskinin arttığını göstermektedir. Dolayısıyla fişekten çıkan kurşunun hacimce suyla karışmayan metal formu dahi uzun vadeli kirlilik ve sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Yeşil mühimmat bu riskleri azaltmayı hedefler. Kurşun çekirdeğin yerini alan tungsten veya polimer/plastik çekirdekler doğal ortamda inert kalıp zararsız hale gelebilir; yapılan deneylerde tungsten ve tungsten–karbon mermilerin sızması sonucu toprakta toksik etki gözlenmemiştir.


Türkiye’de Yeşil Savunma

Türkiye savunma sanayii de sürdürülebilirlik adımlarını artırmaktadır. ROKETSAN, MKE ve TÜBİTAK SAGE; ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi sertifikasına sahip olup, üretim süreçlerinde çevre bilinciyle hareket ettiğini belirtir. Örneğin ROKETSAN tarafından geliştirilen roket ve füze motorlarında, atık gaz ve artık yönetimi iyileştirmeleri yapılmakta, test sahalarında toprak kirliliği önlemleri alınmaktadır. Ayrıca kurumlar iş güvenliği ve çevreye yönelik politikalar yayımlamıştır. Resmî web sitelerinde Sağlık, Emniyet ve Çevre Politikası başlıklı belgeyle, atölye faaliyetlerinde çevre koruma öncelikleri duyurulmaktadır. Çelik fabrikaları, atıksu arıtma tesisleri ve atık lastik geri dönüşümü gibi altyapı yatırımları yapılmaktadır. Patlayıcı konusunda öncü kuruluş olan MKE, Kırıkkale, Aliağa ve Seymen Geri Dönüşüm Müdürlükleri ile kimyasal atık dönüşümü ve üretim tesislerini özenle ayrı ele almaktadır. Bu sayede hem personel güvenliği hem de insan ve çevre sağlığına dikkatle özen gösterilmektedir. Ayrıca bu geri dönüşüm tesisinde geri dönüştürülen malzemeler yine savunma sanayii ürünlerinde kullanılarak gerçek bir sürdürülebilirlik örneği ortaya konmaktadır.

ASELSAN da sürdürülebilirlik raporlarında CO₂ emisyon ölçümü ve çevre yönetimi faaliyetlerine yer vermekte, istikrarlı şekilde ISO 14001 gözetim denetimlerinden geçmektedir. Yine yerli firmalar ve tedarikçileri yenilenebilir enerji kaynakları noktasında büyük yatırımlar yapmaktadır. TÜBİTAK SAGEYeşil Kampüs” sloganı ile tükettiği enerjinin önemli bir kısmını güneş panellerinden sağlamaktadır.

Sonuç olarak yeşil mühimmat, modern savunma sanayiinde ortaya çıkan çok boyutlu bir kavramdır. Hem cephanenin içindeki kimyasalların seçiminde hem de üretim süreçlerinin tasarımında çevre kirliliğini azaltmayı hedefler. Bu kapsamda; çevre dostu patlayıcı ve iticiler, geri dönüştürülmüş veya biyobozunur malzemeler, enerji verimliliği sağlayan üretim tesisleri, atık yönetimi ve çevre yönetim sistemleri (ISO 14001 gibi) hayata geçirilmektedir. NATO ve AB ülkelerinden örnekler, yeşil teknoloji entegrasyonunun güvenlik açısından da stratejik avantaj sağladığını göstermektedir. Türkiye’de de ROKETSAN, TÜBİTAK SAGE, MKE, ASELSAN gibi kurumlar benzer adımlar atarak hem yurt içi teknoloji bağımsızlığını hem de çevre korumayı hedeflemektedir. Köklü geçmişleriyle şirketlerimiz, “sürdürülebilirlik” anlamında geçmişin getirdiği avantaj ve tecrübe ile hem ülkemizde hem de dünyada tanınan, bilinen, güvenilir bir marka hâline gelmektedir. Gelecekte yeşil mühimmat uygulamaları yaygınlaştıkça, mühimmat üretiminden kullanımına kadar tüm fazlarda çevresel etkilerin minimize edilmesi beklenmektedir.

Paylaş:
Dr. Arif Emre ÖRÜN

yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *